Eylülün 3'ünde döndük, minnoş kızım yolda hiç üzmedi bizi. Ben onu eylemek, oyalamak için epey efor sarf ettim ama yine de akıllı usluydu Defneciğim. Yazlıkta ilk iki gece yerini yadırgadığı için uzun uzun ağlama nöbetlerinden sonra yorgunluktan bitap halde uyuyakaldı. 3. günden itibaren 10-11 gibi uyudu mışıl mışıl. Gece de bir iki mızırdanma dışında uyanmadan sabah 9-9.30'a kadar uyudu. Deniz maceramız harikaydı. Sanki yıllardır denizdeymiş gibi çok hoşlandı. Belki ilk gün buz gibi sudan hoşlanmaz sandım ama ilk gün bile keyifle güle oynaya sudaydık; ben bile soğuktan yüzemedim. Maşallah benim minnoşuma! Kumda üzerinde bikinileriyle çiklet gibi duran Defneciğim kovasıyla sanki büyük çocuklar gibi güzel güzel oynadı. Dili de iyice çözüldü Defneciğimin. Arkidişlaaa diye seslendi ortalığa! :))) Karşı komşunun köpeğini pat pat sevdi, ellerini çırparak (sanırım Zeynep öyle yapınca belleğe aldı o da! :) "mİyaaa, miiyaa" diye seslendi. Oyyy minik,, tatlı bıcırığım benim! Yazlıktaki tanıdıklar her gün aksatmadan "Defne saat kaç?, kaç yaşındasın" diye sordu; minnoşum da usanmadan kolunu uzattı, işaret parmağını uzatarak bir yaptı! :))
Eve döndükten bir gün sonra sabah ateşlendi, boğazındaki beyaz parçalar, kızarıklık onu pek bi yordu. pazartesi gününden çarşamba öğleden sonraya kadar hiçbir oyuncağıyla oynamadan, hiçbir şey konuşmadan, sevgi gösterisi pat pat'ını yapmadan öylece kucağımda durdu minnoşum! Onun cıvıltısı eksik olunca ben de bitkin oldum. şimdi iyi ama göbeğinde kırmızı döküntüler fark ettim. umarım önemli bir şey değildir. :(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder